Öğle yemeğinde şaşırtıcı bir gün olduğunu anlamıştım aslında. Ama asıl’ı rahatsız etmişti sonrasında beni. Yine o cam kenarı odamda dönen koltukta sonsuzluğa bakarken düşündüm. Bitmemesi lazım gerek bir bardak portakal suyum. Taze sıkılmıştı doğal yani, hani organik olanlarından.
C vitamini deposu dimi bu portakallar. Çocuklarımıza hep öğütlediğimiz. Aman iç iyi gelir grip olmazsın dediğimiz. 1800-1900’lardaki değerleri hala kullandığımız. Ulan insan bile değişti. Suni gübre falan derken bitkiler ve besin değerleri mi değişmedi. O kadar suni gübreyi amcana verseler teyzen olurdu şimdiye. Neyse işte yersen.
Benim asıl’ı dediğim başka bir konu ama. O’da şu’dur ki portakal nasıl yetişir ? Nasıl olur da yazın bu sıcağında kış meyvesini tüketiyoruz ? Bu soruların kaçının cevabını tam biliyoruz ? Ya da al sana başka bir soru. Hani kalsiyum kalsiyum diye diye bitiremediğimiz süt. İnekler nerede ? İnekler hangi ortamlarda, hangi yemlerle veriyor bu sütleri sana? Bunları düşündünüz mü ? Kaynayan süt ile pastörize süt arasındaki fark ne?
Yeni nesil gerçekten çok garip. Bu çocuklar incir yaprağını koparıp sütü mayalayıp yediler mi hiç? Hepsinden de öte ve vazgeçtim, yahu inek gördü mü bu çocuklar ? Ali ata biner de ilkokulda. Kımız’ı bilmez ha. Neyse bunların hepsinden çıka çıka geleceğimiz yerler başka.
Yolcu’yum ben. Hayat seni nereye götürür bilemezsin ama dümen sende. Rüzgarı arkana aldıkça rotanı bilmelisin ki, en azından yakınlarına gidebilesin. Neyse yolcu’luk devam öyleyse.
Şimdi bir tık yukarıdan baktığımızda ulan o kadar yabancılaşmışız ki kendimize ve özümüze. Çiftçi topluma ne oldu? Göçebe hayvancı millet ? Hepsi vızzzzzzz…
Davul sesi az gelir misali işte, bu düşüncelerim. Üretici ürettiği ürüne yabancılaşıyor, bu yeni dünya düzeninde ve doğrudur da. Ancak kaçırılan ve bizi son’a hazırlayan şey tüketicinin ürüne yabancılaşması. Elinizde uzaya çıkacak alet var ama alo diyip kapatıyorsunuz. Hangi frekanslarda neler yapıyor bilmiyorsun ama “-Ganga x çıktı aldım!” diyorsun.
Onu tut bunu tut diyorlar iyi tutucuyuz vesselam. Ama tuttuklarımız elimizi ve geleceğimizi öyle sürüklüyor ki o, yakın son’a…
Portakal suyu içerken kendimi çok mutlu ve o kadar da kötü hissetmemin başka açıklaması olamaz. Portakal sıkılınca yada yenilince veriyor değil mi bize C vitamini?
Günümüzde iş hayatında ve ya her hangi bir alanda. Bu kadar bizi kıskaca almalarının ve sonunda da yemelerinin başka hiçbir anlamı olamaz. Onun suyunu içerken D vitamini diye mutlu olurken. Kanımızı ve bedenimizi emenlerin verdiği, açlığa talim bedellerle meyve suyu içiyoruz. Özellikle de doğal olduğu için x5 katı para veriyoruz .
Neyse konu nereden nereye geldi diye sorarsanız. Sigaram bunları düşünürken söndü ama o’ x5 katı parasını verdiğim portakal suyum hala yarım. Onunla ben bir sigara daha içerim .
Sonra ?
İşte onu da Son’Ra düşünün siz.
Son’Ra.–
2 comments
eskiden hastalık pek yoktu çünkü her şey doğaldı ama artık öyle uyuşturulduki̇ ruhlar ve bedenler zehirleniyoruz ne yazıkki
metnin sonunda da Agnostik Adamın söylediği gibi “Acı.”